Hepimizin
her yer de karşısına çıkan, gözlerimizi gözlerinden kaçırdığımız,
görmezden geldiğimiz, onların aslında birer çocuk olduğunu unutmayı
tercih ettiğimiz ötekileştirdiğimiz çocukların hikayesidir bu…
En çok mahkeme
tutanaklarında geçer adları, gazete sayfalarında gözleri bantlı ad ve
soyadları rumuzlaştırılmış çocuklardır…Çoğunlukla esmer tenli, üstü başı
yırtık, elleri tırnakları kararmış, kendilerine literatürde bulunmayan
işler icat eden çocuklar…Kimisi hurdacı, kimisi karton- gazete toplayıcısı, ayakkabı boyacısı, mezarlık sulayıcısı……
Sokaklar
erken büyütür insanı…Hele açlık ve soğuk da eklenince elleri küçük,
yüzleri çizğilenmiş büyük adamlar sarar etrafımızı..
Özgeçmişlerine
baktığımızda çoğu Doğu illerinden gelme, en az 6-7 kardeş, yoksul ve
dar gelirli aile çocuklarıdır..Kimisi 15-16’ sın da evine ekmek getirme
telaşına girer, kimisi de yollara vurur kendini.…Yeni bir başlangıç için
büyük kentleri bir umut görüp, yaşamın bir kıyısına kendilerini iliştirme mücadelesine girişirler, yaşlarına ve boylarına bakmadan…
Kendi
coğrafyalarından, kültürlerinden, ailelerinden kopmuş (koparılmış) bu
çocuklar, ne giyimleri ne duruşları ne de dilleriyle kentlerin cilalı
görüntüsüne uyum sağlayabildiler… Onlar da kentlerin arka sokaklarını,
gözden uzak parklarını, köprü altlarını seç(?)tiler…Kimi zaman “çevre
kirliliği yarattıkları gerekçesiyle” bazı kentlerin iş bilir
yetkililerinin emriyle minibüslere doldurularak şehir dışlarına kedi yavrusu gibi bırakıldılar…Kendilerini bırakan araçlardan daha hızlı döndüler kentlerin kalbine, çoktular, çocuktular…
Bugün üniversite mezunu olan binlerce insanın dahi iş bulamadığı büyük kentlere akın akın gelen bu
çocuklar, çok da fazla seçme şansları olmayan ve sonuç ta birer hırsız,
birer yankesici, tinerci, kapkaçcı sıfatları adlarının başına
eklenegelen çocuklar oluverdiler…
Yani suçlu(?) çocuklar, suça itilmiş çocuklardı artık ve koca koca adamların yargılandığı mahkeme salonlarında aynı tarzda yargılandılar, yasalarımıza rağmen…
Büyük
düşlerle çıktıkları yolların sonu, cezaevleri kapılarına
çıktı…İstatistiklere baktığımızda artık toplumsal bir yara haline gelen,
gelecekleri ve düşleri çalınmış bu çocuklar, kendilerinden ümit kesilmiş bir kenarda unutulmuş kendilerinden vazgeçilmiş çocuklardı...
Sırf
biz geceleri rahat uyuyalım diye, kolumuzdan çantamız çekilmesin diye,
neyi neden yaptığını sorgulamaya iş yoğunluğumuzdan vakit ayır(a)madığımız, banka hortumcularının açıklarını kapatmakla meşgul olup bütçe ayır(a)madığımız
ya da önceliklerimiz arasına koy(a)madığımız ve bu nedenle gözlerden
uzak tutmak için demir parmaklıklar arkasına kapatarak rehabilite
ettiğimizi sandığımız , bizim “öteki çoçuklar” dı bunlar.…
Mahkeme
tutanaklarına sanık sıfatıyla kaydettiğimiz, madalyonun öbür yüzünden
baktığımızda, birer toplum mağduru olan çocuklarımız, geleceğimiz…
CMUK, Yeni adıyla CMK(Ceza Muhakemesi Kanunu) gereği zorunlu müdafilik sistemi nedeniyle tanıştığım çocuklardı çoğu…



ötekileştirilen hayatlar...
YanıtlaSil