Beni tanıyan herkesin size söyleyeceği
gibi, makbul biri değilim. Kötü adamı sevdim hep, kanunsuzu, hergeleyi.
İyi işleri olan sinek kaydı tıraşlı, kravatlı tiplerden hoşlanmam.
Ümitsiz adamları severim, dişleri kırık, usları kırık, yolları kırık
adamları. İlgimi çekerler. Küçük sürpriz ve patlamalarla doludurlar. Adi
kadınlardan da hoşlanırım; çorapları sarkmış, makyajları akmış, sarhoş
ve küfürbaz kadınlardan. Azizlerden çok sapkınlar ilgilendiriyor beni.
Serserilerin yanında rahatımdır, çünkü ben de serseriyim. Kanun sevmem,
ahlak sevmem, din sevmem, kural sevmem. Toplumun beni
şekillendirmesinden hoşlanmam.
İKİ ŞARAPÇI
Yirmi yaşlarındaydım, çok içiyor, kötü
besleniyordum ama güçlüydüm hâlâ. Bedenen demek istiyorum, ki hayatımda
her şeyin ters gittiğini düşünürsen bu da bir şanstı. Beynim kaderime
isyan ediyordu ve bu isyanı bastırmanın tek yolu içmek, içmek ve
içmekti. Yürüyordum; çoraplarım keçeleşmişti. kokuyorlardı. Çiviler
ayakkabılarımın tabanını delip ayağıma batıyorlardı. Mukavva veya gazete
koyuyordum tabanlara ama bir süre sonra çiviler onu da deliyor, ya
mukavvayı değiştiriyordum bulabilirsem, ya da eskisini çeviriyor veya
şeklini değiştiriyordum.
Bir kamyon durdu yanımda. Oralı olmadım, yürümeye devam ettim. Kamyon tekrar yanıma geldi, şoför bir süre yanımda sürdü.
“Evlat.” diye seslendi, “iş ister misin?”
“Kimi öldüreceğim?”
“Kimseyi öldürmeyeceksin,” dedi adam, “bin.”
Kamyonun öbür yanına dolandığımda kapı
açıktı. Basamağa basıp tırmandım, deri koltuğa oturup arkama yaslandım.
Güneşten kurtulmuştum.
“Ağzına alırsan sana beş dolar veririm,”
dedi adam. Sağımı midesine, solumu kulağı ile ensesinin arasında bir
yere gömdüm ve çenesine bir sağ aparkütle devam ettim. Kamyon yoldan
çıktı. Direksiyonu kavrayıp kamyonu yola soktum, kontak anahtarını
kapattım ve frene bastım. Kamyondan inip yürümeye başladım. Beş dakika
sonra kamyon yine yanımdaydı.
“Kusura bakma, evlat,” dedi adam.
“Yanlış yaptım. İbne olduğunu ima etmek istememiştim. Hafif ibnemsi bir
halin olduğunu itiraf etmeliyim ama. Hem ibne olmak ayıp mı?”
“İbneysen değildir herhalde.”
“Hadi,” dedi adam, “sana gerçekten iş vereceğim. Biraz para kazanır, kendine gelirsin.”
Bindim kamyona. Sürdü.
“Kusura bakma,” dedi, “yüzün hayli sert ama ellerine baksana. Ellerin çok zarif, kadın eli gibi.”
“Ellerim seni fazla meşgul etmesin.”
“İş kolay değil. Ray yükleyeceksin. Ray yükledin mi hiç?”
“Hayır.”
“Zor iştir.”
“Hayatım boyunca zor işlerde çalıştım.”
“Pekala,” dedi adam, “öyle olsun.”